Mutsuz olmayı kimse
hak etmez. Ama nedense çoğu zaman mutsuzuzdur. Mutlu olduğumuz anlar azdır
mesela. Ya da içten gülümsediğimiz zamanlar. Nedenini bulmaya çalışırız. Her
şeyin yolunda gitmesi için uğraşırız. Uğraştıkça bocalarız. Daha da kötüleşir
her şey. Mahvederiz. İşler daha da karmaşıklaşır. Bir çıkmaza girer. Sonumuzun
geldiğini düşünürüz. Daha sonra ‘neden sadece ben acı çekiyorum’ diye sorarız
kendimize. Kendimize zarar vermeye başlarız. Acı çekmek hayatımızın bir parçası
olur resmen. Mazoşistleşiriz. Ama, ama sonra biri çıkagelir ve tüm hayatımızı
baştan değiştireceğini düşünürüz. Tekrardan hayata dönmeye başlarız. Tekrar
çabalarız. Ama bu sefer yalnız değil. Bizi yeniden yaşatacak ve geçmişi unutturacak
biriyle. Önce elini uzatıp o zifiri kör kuyudan çıkarır bizi. Gülümser. O
gülümsedikçe biz de gülümseriz. Yaşamaya yeniden başlarız. Yaşama inanmaya
başlarız. Ve her şeyin üstesinden el ele geliriz. O kişi hayatımız olur artık.
Vazgeçemeyiz, kopamayız. Bir parçamız olmuştur artık. Zor zamanlarda onun
kanatlarının altına sığınırız ürkek bir kedi yavrusu gibi. Korumasız
hissettiğimiz zaman gülümsemesi aklımıza gelir. Ve her şey o gülümsemeyle
değişir. Unutmayın her şeyin üst üste geldiği zaman, kaderinizin değişeceği
zamandır. Ve Zülfü Livaneli’nin de dediği gibi ‘Bir insanı sevmekle başlayacak
her şey’. Sevin, sevmekten korkmayın. Aşık olun. Mutluluğu aşkta bulacaksınız.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder